Öğretim Görevlisi ALES Şartı Var Mı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından İnceleme
Öğretim Görevlisi pozisyonları için ALES (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı) şartı, son yıllarda pek çok gencin akademik kariyer hedeflerini şekillendiriyor. Ancak, bu sınavın ve özellikle ALES şartının toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından etkileri göz ardı edilmemelidir. İstanbul’da, her gün sokakta gördüğüm, toplu taşımada tanık olduğum sahneler, bu sınavın kimler için fırsat, kimler için engel olduğunu daha iyi anlamamı sağlıyor. Bu yazıda, ALES şartının çeşitli toplumsal gruplar üzerindeki etkilerini, günlük yaşamda gözlemlediğim örneklerle inceleyeceğim.
ALES Şartı: Bir Fırsat Mı, Yoksa Engel Mi?
Öğretim Görevlisi pozisyonları için ALES şartı, ilk bakışta adil ve eşitlikçi bir uygulama gibi görünebilir. Ancak, toplumsal cinsiyet ve ekonomik eşitsizlikler bağlamında bu sınav, çoğu zaman büyük bir engel haline gelebiliyor. İstanbul’un farklı mahallelerinde yürürken, bazen simit satan bir kadının, bazen de birkaç çocukla kalmış bir adamın karamsar bakışlarını görürken, aklımda şu soru beliriyor: “Bu insanlar ALES’i geçebilecek fırsata sahipler mi?”
Bir öğretim görevlisi olabilmek için ALES’e girmeyi zorunlu kılan bu sistem, aslında birçok kişinin akademik kariyer yapma şansını sınırlıyor. Sokakta gördüğüm birçok kadın, ev işlerinden, çocuk bakımından ve geleneksel rollerden dolayı kendi gelişimleri için gerekli zamanı bulamıyor. Bu, çoğu kadının eğitimine ve kariyerine dair fırsatları kısıtlıyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve ALES
Toplumsal cinsiyet, ALES şartının nasıl algılandığı üzerinde doğrudan etkili. Kadınların genellikle ev içi yükleri, çocuk bakımı ve sosyal normlar nedeniyle akademik kariyer yapmaları daha zor. Toplu taşımada her gün karşılaştığım bir manzara, bu durumu somutlaştırıyor. Kadınlar, çoğu zaman kalabalıkta ayakta duruyor, çocuklarıyla birlikte ev işlerinden sonra üniversiteye gitmeye çalışıyorlar. Birçok kadın için ALES sınavına hazırlanmak, aynı zamanda iş, ev ve aile sorumluluklarıyla başa çıkmak anlamına geliyor.
Kadınların eğitime katılma oranının artırılması amacıyla birçok projeye şahit oldum, ancak ALES gibi gereklilikler, genellikle bu projelerin ötesine geçebilmelerini zorlaştırıyor. Özellikle düşük gelirli ailelerden gelen, çalışmak zorunda olan kadınlar için, ALES’e hazırlanmak genellikle büyük bir lüks haline gelebiliyor. Öğretim Görevlisi olmak isteyen bir kadının, aynı zamanda çocuk bakımı, ev işleri ve sosyal beklentilerle uğraşması gerekirken, bir erkekle eşit şartlara sahip olabilmesi pek mümkün değil.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden ALES
Sosyal adalet ve çeşitlilik perspektifinden bakıldığında, ALES şartı, özellikle toplumun dezavantajlı grupları için fırsat eşitsizliklerini daha da derinleştiriyor. Toplumun farklı kesimlerinden gelen bireyler için, yükseköğretime erişim bir hayli zor. Düşük gelirli mahallelerde yaşayan gençlerin, ALES için gerekli kaynaklara sahip olmamaları, sadece ekonomik değil, kültürel ve sosyal eşitsizlikleri de yansıtıyor.
Gözlemlerim arasında, toplu taşımada okula giden bir gencin, ders kitaplarıyla dolu çantası ve yorgun hali dikkatimi çekiyor. ALES sınavı gibi zorlayıcı bir şartla karşı karşıya kalan bu gencin, aynı zamanda barınma, yiyecek ve eğitim masraflarıyla boğuşması gerekiyor. Eğitime erişimin sadece ALES’le sınırlı olmadığı bir dünyada, bu tür sınavlar, sosyal adaletin önündeki büyük bir engel haline gelebiliyor.
Bir sivil toplum kuruluşunda çalışırken, farklı toplumsal grupların eğitime erişiminde karşılaştıkları zorlukları daha yakından gözlemliyorum. ALES şartı, toplumun bu grupları için büyük bir engel oluşturuyor. Örneğin, engelli bireylerin eğitim alması, sosyal hayata katılması genellikle daha zor oluyor. ALES’in bu kişiler için de bir engel olup olmadığını düşünmek, toplumsal cinsiyet ve sosyal adaletin bir parçasıdır.
ALES Şartı ve Fırsat Eşitsizliği
ALES şartı, özünde akademik kariyer yapmak isteyenlere bir fırsat sunuyor gibi görünebilir. Ancak fırsat eşitsizliği, bu şansı herkes için erişilebilir kılmıyor. Birçok gencin, bir öğretim görevlisi olabilmek için gereken ALES puanını elde etmesi, sadece bu sınavın değil, eğitimine, çevresine ve sosyo-ekonomik durumuna bağlıdır. Toplumsal çeşitliliğin ve sosyal adaletin önemli olduğu bir dünyada, ALES gibi merkezi sınavların, daha eşitlikçi bir yapı içinde yer alması gerektiği aşikardır.
Her gün gözlemlediğim, İstanbul’un sokaklarında ve toplu taşımada gördüğüm bu manzaralar, bu eşitsizlikleri daha belirgin hale getiriyor. Birçok kişi için, hayal edilen akademik kariyerin önünde engeller, toplumsal cinsiyetin, ekonomik durumu ve sosyal adaletin yarattığı bariyerler var. Bu engelleri aşabilmek, ancak eğitimdeki fırsat eşitsizliğini göz önünde bulunduran bir anlayışla mümkün olabilir.
Sonuç: ALES ve Sosyal Adalet
Öğretim Görevlisi ALES şartı, sadece bir akademik gereklilikten ibaret değildir. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında, bu sınavın toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren bir yönü vardır. Kadınların, düşük gelirli bireylerin ve toplumsal olarak dezavantajlı grupların ALES gibi zorlu şartlara erişimi, genellikle bir hayli kısıtlıdır. Ancak, bu tür gerekliliklerin yeniden değerlendirilmesi, daha eşitlikçi ve adil bir toplum yaratma yolunda atılacak önemli bir adım olabilir. ALES şartı, sadece bir sınavdan ibaret olmamalıdır; daha geniş bir fırsat eşitliği perspektifine oturtulmalıdır.