Karar Kavramı Nedir? Meydan Okuyan Bir Bakış
Çoğu kişi için “karar”, kişisel özgürlüğün imzası gibi kutsanır. Ben o kadar emin değilim. Karar kavramı çoğu zaman romantize edilen, hatta yanlış anlaşılan bir put: Üzerine yemin ediyoruz ama nasıl çalıştığını nadiren sorguluyoruz. Hadi bugün, tartışma yaratma riskini alıp şunu soralım: Belki de karar, sandığımız kadar “bizim” değildir.
Karar Kavramı Nedir? Sade Tanım, Sert Eleştiri
Tanım basit: Karar, birden çok alternatif arasından seçme eylemidir. Peki ya arka plan? Seçenekleri kim belirledi, çerçeveyi kim çizdi, daha önemlisi “tercihlerimiz” nereden türedi?
Sosyal kökenler: Aile, sınıf, kültür; “ben böyleyim” dediğimiz şeyin zeminini döşer.
Bilişsel sınırlar: Zihin kestirme yollarla çalışır; “rasyonel seçim” çoğu zaman bir efsanedir.
Dijital mimariler: Varsayılan ayarlar, öneri sistemleri, arayüz akışları… “Seçimini özgürce yaptın” derken, seçeneği önümüze kim koydu?
Eğer karar kavramı bu kadar dış etmenle şekilleniyorsa, “özgür irade” söylemimizi ne kadar ciddiye almalıyız?
Özgür İrade mi, Görünmez Raylar mı?
Bir düşün: Sabah alarmını ertelememen gerektiğini biliyorsun ama erteledin. Bu, iradenin zayıflığı mı yoksa sistemin (uyku, iş, ekran, stres) seni o yöne çekmesi mi?
Biyoloji ve ritimler: Uyku borcu, hormon döngüleri, duygu durumları; kararın kimyasını yazar.
Çevresel ipuçları: Butonun rengi, yerleşimi, “Şimdi Değil” seçeneğinin kolaylığı… Mikro-tasarımlar makro-sonuçlar doğurur.
Algoritmik yönlendirme: Akışta ne görürsen onu düşünür, onu istersin. “Ben seçtim” mi, “bana seçtirildi” mi?
Provokatif soru: Eğer seçeneklerin sıralamasını değiştirerek sonuçları topluca oynatabiliyorsak, verdiğin karar hâlâ “senin” mi?
Rasyonellik Efsanesi ve Kararın Zayıf Yönleri
Kararı kutsayan anlatıların çoğu, insanı “tam bilgiyle, serinkanlı hesap yapan” bir varlık gibi varsayar. Gerçekte:
Çerçeveleme etkisi: Aynı bilgi farklı sunulduğunda farklı karar veririz.
Seçim yorgunluğu: Alternatif çoğaldıkça kalite düşer; “en iyiyi” değil, “yeterince iyiyi” alırız.
Doğrulama önyargısı: Zaten inandığımız şeyi destekleyen veriyi seçeriz; karşıt kanıtı filtreleriz.
Varsayılanların gücü: “Varsayılan açık/kapalı” ayarı, nüfus çapında sonuç değiştirir.
Bu tablo, “karar”ı bir gövde gösterisi olmaktan çıkarıp bir hijyen meselesi hâline getirir. Sorun çoğu kez “kararı kimin verdiği” değil, “kararın nasıl kurulduğu”dur.
Güç, Tasarım ve Karar: Kimin Oyunu?
Karar kavramı nedir? diye sorarken şunu da ekleyelim: Karar bir güç teknolojisidir. Seçenek setini tasarlayan, kararın sonucunu biçimlendirir.
Nudge vs. manipülasyon: İnceden itmekle yönlendirmek arasındaki çizgi nerede?
Karanlık desenler: “Abonelik iptali”ni saklayan arayüzler özgür kararı gasp eder.
Kurumsal sorumluluk: Kâr hedefi, etik ilkeleri ne zaman gölgede bırakır?
Provokatif soru: Bir şirket, “kullanıcı istedi” diyerek tasarım gücünü aklayabilir mi?
Etik Boyut: Sorumluluk Kime Yazılır?
Karar deyince sorumluluk konuşmadan olmaz.
Birey mi, sistem mi? Kötü bir sonuç olduğunda, “daha iyi karar verseydin” demek kolay; peki sistemi kim sorgulayacak?
Yapay zekâ ve otomasyon: Model önerdi, insan onayladı. Hata kime ait? “İnsan denetimi” etik kalkan mı, gerçek kontrol mü?
Kamusal etkiler: Sağlık, finans, eğitim gibi alanlarda bireysel kararların kollektif bedelleri vardır.
Bıçak sırtı soru: Karar kavramı, bireyi yüceltirken sistem hatalarını görünmez kılan bir ideolojiye mi dönüşüyor?
Kararı Yeniden Düşünmek: Eleştirel Bir Çerçeve
Kararı kutsamak yerine onu işlevsel bir hipotez gibi ele alalım:
1. Varsayım olarak karar: “Doğru” diye değil, denenebilir diye seçiyoruz.
2. Gözlemlenebilir sonuç: Kararın başarısı niyetle değil, kanıtla ölçülür.
3. Geri bildirim döngüsü: Her karar, bir sonrakini düzeltmek için veri üretir.
4. Sistem farkındalığı: Seçenek seti, varsayılanlar, teşvikler şeffaf olmalı.
5. Etik frenler: “Yapabiliyoruz” diye “yapmalı mıyız?” sorusu her aşamada açıkta durmalı.
Bu çerçeve, “karar = kimlik” mitini kırar; kararı öğrenme ve sorumluluk pratiğine dönüştürür.
Beklenmedik Alanlarda Karar: Mutfak, Müzik, Spor
Mutfak: Mise en place sadece düzen değil; kararsızlık maliyetini düşüren bir sistem tasarımıdır.
Caz doğaçlama: Önceden çalışılmış kalıplar + anlık dinleme = karar, aslında durumsal ustalık.
Spor analitiği: Model ne derse desin, son dakikada bağlamı okuyan kaptanın kararı oyunu değiştirir. Demek ki karar, veriyle sezginin gerilimli ortaklığıdır.
Buradan çıkan ders: Karar, bir “an” değil; hazırlık + bağlam + uygulama üçlüsüdür.
Tartışmayı Alevlendirecek Sorular
Kararların % kaçı gerçekten “bizim değerlerimizden”, % kaçı tasarlanmış akışlardan doğuyor?
Varsayılanları değiştirerek toplum çapında sonuçları oynatabiliyorsak, bireysel kusurluluk anlatısı ne kadar dürüst?
Yapay zekâ destekli süreçlerde “insan onayı” etik mi, yoksa sorumluluk devri mi?
Kararı “başarıyla özdeşleştirmek” yerine, öğrenmeyle ölçsek kültürlerimiz nasıl değişir?
Sonuç: Kararı Tahttan İndir, Sorumluluğu Yükselt
Karar kavramı, özgürlüğün nişanı olmaktan çok, sistemlerin ve önyargıların kesişim noktası olabilir. Bunu kabullenmek moral bozucu değil; aksine güçlendirici:
Kararı bir hipotez gibi kur, kanıtla test et.
Seçenek setini ve varsayılanları ifşa et; mümkünse yeniden tasarla.
Etik frenleri sürecin başına yerleştir; “sonradan düzeltiriz” masalına kanma.
Başarıyı sonuçla olduğu kadar öğrenme hızınla ölç.
“Karar verdim, öyleyse varım” çağının sonuna yaklaşıyoruz. Yeni öneri: “Sorumluluk aldım, öğreniyorum; o hâlde güçleniyorum.” Kararı kutsamayı bırakırsak, onu nihayet işimize yarar hâle getirebiliriz.